aysam akses

CE İŞARETLEMESİ, EMC ve LVD GEREKLERİ

Günümüzde ürünlerin üzerinde kullanılan işaretlemelerden en yaygın olanı şüphesiz CE logosu. Avrupa Birliği normlarına uygunluk belirten bu işaret, kullanılan ürünün Avrupa Birliği’nin ilgili standartlarına uygunluğunu simgeliyor aslında. Elektrikli ve elektronik cihazlar açısından bakacak olursak bu işaretleme ile ürünün;

  • İlgili AB standartlarına
  • Elektromanyetik Uyumluluk (EMC) Yönetmeliğine
  • Alçak Gerilim Yönetmeliğine (LVD)

uygun olarak tasarımlandığı ve üretildiği anlamını çıkarabiliriz.

ce işaretlemesi

ce işaretlemesi

İlgili AB standartları, ürün ailesine özel, kimi zaman uygulanması gereken işlevsel testleri de içeren standartlardır. Ancak işlev testlerinden çok CE açısından önemli olan konu, ürün aile standardının yönlendirdiği EMC ve LVD standartlarıdır.

Peki ya işin en önemli yanı olan direktifler?

Direktifler (yönetmelikler) Avrupa Birliği Parlementosu ve Konseyi adına farklı konu başlıkları için yayınlanan ve bütün üye ülkelerin ilgili konu için uygulamak zorunda olduğu temel esasları içeren otorite dokümanlardır. Yukarıda belirttiğim gibi CE açısından elektrikli ve elektronik ürünleri ilgilendiren iki direktif var, EMC ve LVD… Şu temel bilgiyi unutmamak lazım; direktifler direkt olarak yapılacak testleri, kullanılacak standartları, teknik bilgileri vs. içermez. Bu konuda esasları koyar, uygulama yöntemini açıklar, sorumlulukları belirler ve uygunsuzluk durumunda yapılacaklar ve cezaları anlatır.

EMC konusunda temel bilgileri önceki yazılarımda paylaşmıştım. CE işaretlemesi için EMC konusundaki genel esasları içeren Avrupa Birliği’nin ilgili direktifi bu yazıyı kaleme aldığım tarihte 2014/30/EU. Ülkemizde bu direktifi dikkate alarak ve uyumlu olarak hazırlanan yönetmelik 2014/30/AB. Yönetmeliğe (veya orijinal direktife) numaralarının üstüne tıklayarak ulaşabilirsiniz.  Genel olarak EMC gerekliliklerini (ürünün elektromanyetik olarak çevresini izin verilenden fazla rahatsız etmeden ve aynı zamanda çevresindeki elektromanyetik etkilerden izin verilenden fazla etkilenmeden çalışabilmesi) sağlamaya yönelik esasları ortaya koyar. Dolayısıyla ilgili ürünün EMC standartlarına uygun olması temin edilmeli.

aysam akses

Alçak Gerilim Yönetmeliğine (LVD, Low Voltage Directive) uygunluk ise EMC’de olduğu gibi diğer elzem gereklilik. LVD, piyasaya sürülen elektrikli ürünlerde insanların, hayvanların ve malların sağlık ve güvenliğini en üst seviyede koruyacak şekilde önlemler almaya yöneltmek amacında. Yine bu yazıyı kaleme aldığım tarihte güncel AB direktifi 2014/35/EU, ve bunun milli karşılığı olan yönetmelik ise 2014/35/AB. Yönetmeliğin temel olarak güvenlikle ilgili ürün standartlarını uygulatmayı hedeflediğini söyleyebiliriz.

Her iki direktif de yukarıda bahsettiğim gibi temel esasları paylaşır. İçeriğinde göreceğiniz en temel başlıklar;

  • Piyasaya sunma gereklilikleri
  • İmalatçının, temsilcinin, ithalatçıların, dağıtıcıların yükümlülükleri
  • Uygunluk değerlendirme prosedürleri, beyanlar
  • Uygunsuzluk durumları ve cezalar

şeklinde özetlenebilir.

CE işaretlemesinde dikkat edilmesi gereken iki temel nokta var;

Birincisi, ürünün yukarıdaki direktiflere uygunluğunu gösteren raporları, ürünün teknik bilgilerini, açıklayıcı dokumanlarını vb. bilgi ve belgeleri içeren bir Teknik Dosya’nın hazırlanması ve saklanması. Diğeri ise doğru işaretlemelerin yapılması ve üründe, ambalajında veya ürünle birlikte gönderilen dokümanlarda gerekli bilgilerin bulunması. Bu detaylar, ilgili yönetmeliklerin içeriğinde veya EK bölümlerinde belirtilmiştir. Gerek yönetmelikler, gerek standartlarda tabii ki son versiyonu yani en güncel tarihli değişiklikleri içereni dikkate almak, yukarıda saydıklarım içinde en önemli konu…

Teknoloji Olmasa Ne Yapardık?

teknoloji

Teknolojiyi, tercihimiz olsa da olmasa da, hayatımızın her aşamasına sokmuş durumdayız. Öyle ki, bu konuyu düşünürken bile internetten görsellere bakmak, yazmak için ise tabletimi kullanmak zorunda kalıyorum..Paris Charles de Gaulle havalimanının heryerinde sunulan ücretsiz kablosuz internet, bekleme salonlarındaki binlerce kişiyi esir almış, kafalar öne eğik akıllı telefon veya tabletle ilgilenir halde dünyadan koparmış. Henüz 3-4 yaşındaki bebekler çizgifilm izlemek için tableti elindeki biberonu kadar hünerli kullanıyorken emekliliğini gezerek geçiren 70 yaş üstü baylar ve bayanlar, milliyetlerinden bağımsız olarak akıllı telefonda sosyal paylaşım içindeler..Çok tanıdık bir tablo, günümüzde nereye gitsek karşımıza çıkacak sıradan bir tablo.

Cep telefonumuz yanımızda olmadığında kendimizi çıplak ve savunmasız hissettiğimiz, sürekli bir huzursuzluk içinde olduğumuz bir dönemde yaşıyoruz. Haliyle “eskiden ne yapıyorduk biz??” sorusunu soruyoruz sıkça..teknoloji olmadan nasıl iletişim kurduğumuzu unutmuş olma ihtimalimiz yüksek. Dün Küba’da bunun cevabını çok net gördüm. İnternetin, genel olarak da güncel teknolojinin pek yaygın olmadığı ülkenin en büyük kenti olan Havana’da bile insanlar yüz yüze iletişimlerini bozmamışlar. Çocukların samimi bir paylaşım içinde bulunması için bir lastik top veya ahşap bir oyuncak yeterliyken, büyükler esnaf muhabbetini, sokaklarda 40 yıldır tek bir çivi çakılmamış evlerin kapılarında komşu sohbetini hiç kaybetmemişler. Unutmuş olsak da benim gibi X kuşağı ve öncesi için hayat tam olarak böyleydi. Peki Havana’da tablo nasıl? Her yerde müzik, her köşede eğlence ve en önemlisi çok gülücüklü, bol kahkahalı içten ve mutlu sohbetler..

technology

Teknolojinin mutlu olmak için gerek şart olduğu fikrini bir anda yok eden, daha da ötesi, eski güzel günleri özleten bir araç olarak değerlendirmeye yönlendiren bu tablo karşısında insan yine de “en azından internetten vazgeçmeyelim” diyor çaresizce. Teknoloji olmasa mutlu olamazdık demek artık çok kolay değil benim için..

 

Bilgi Güvenliği ve Tehditler

Kişisel verilerimizin güvenliği için almış olduğumuz sayısız tedbir belki gündelik hayatımızı biraz zorlaştırıyor olabilir. Ancak alınan her tedbirin karşısında yeni bir bilgi çalma, istihbarat yönteminin geliştirildiğini de unutmamak lazım.

Biz, en basit haliyle kişisel verilerimiz için bu denli zaman ve emek harcıyorken, kurumlar, topluluklar ve daha ötesi ülkelerin bilgi güvenliğini sağlamak için verdikleri ne düzeyde olabilir?

Bilgiyi korumak ve bunun karşısında bilgiyi ele geçirmek için yürütülen istihbarat faaliyetleri, öncelikle askeri ve politik konuları akıllara getiriyor. Bir genelleme olması amacıyla NATO’nun güvenlik yapılanmasına bakacak olursak Bilgi Güvenliği, Temel Güvenlik başlığının altında, Fiziksel Güvenlik, Personel Güvenliği, Prosedür Güvenliği ve Doküman Güvenliği ile birlikte en üst seviyede yer alıyor. Bir alt kırılımda ise Bilgi Güvenliği (InfoSec); Bilgisayar Güvenliği (CompuSec) ve Haberleşme Güvenliği (ComSec) bileşenleri ile değerlendiriliyor. Sonrası, detayına girdikçe dallanıp budaklanan, farklı tehditler için oluşturulmuş farklı güvenlik alt birimleri…

Peki nedir bunca farklı önlemi gerekli kılan tehditler?

Tehditleri uzun uzun anlatmak mümkün değil, net bir şekilde söyleyebilirim ki biz bu konuları tartışıyorken yeni istihbarat yöntemleri türüyor bir yerlerde…Ama genel olarak tehdidin bizim istemdışı yaydığımız bilgilerin pasif olarak ele geçirilmesi ve bizim gizlediğimiz bilgilere yetkisiz şekilde aktif olarak nüfuz edilmesi gibi iki ayrı yöntemle karşımıza çıktığını özetleyebiliriz.

Bugün kurum ve kuruluşlar, özel işletmeler öncelikle bilgisayar ortamındaki verilere nüfuzu engellemeye çalışıyorken, antivirüslerle, güvenlik duvarlarıyla (firewall) aktif saldırılara karşı güvende olduklarını düşünüyorken aslında bilgi istem dışı olarak farklı şekillerde ortama yayılıyor. Pasif dinlemede olan yetkisiz kişilere ise sadece, teknik imkanları ile ortamdaki bilgiyi toplamak kalıyor. Eski bir teknoloji olan “uzaktan gönderilen lazer işareti ile camlarda oluşan titreşimi anlamlı ses ve yazıya dönüştüren sistemler (optik istihbarat) ile ortamda konuşulanları dinlemek” bugün bile bazılarına ütopik gelebiliyor. Aynı şekilde TEMPEST teknolojisi (elektromanyetik ışımalardan bilginin elde edilmesi) ile bilgisayar ekranları, sabit disk, yazıcı, tarayıcı gibi bilgi teknolojisi cihazlarındaki bilgileri on metrelerce uzaktan elde etme, ilk olarak 1960’larda kullanılmış olan bir yöntem olmasına rağmen hala ilgi çekici.

Kablosuz veri işaretleri ile “duygu” analizi: EQ-Radio…..

MIT Bilgisayar Bilimi ve Yapay Zeka Laboratuvarında (CSAIL) bir grup bilim insanının duyguları kablosuz veri işaretleri göndererek analiz etme üzerine çalışma yürüttükleri ve %87 oranında başarılı oldukları haberini okumuşsunuzdur. Gönderilen kablosuz işaretler ile kişilerin heyecanlı, üzgün veya sinirli ruh hallerini tespit edebiliyorlar. EQ-Radio olarak adlandırılan bu teknolojinin kişilerle ilgili şimdilik yüzeysel ama zamanla daha detaylı bilgiye ulaşmada aktif olarak kullanılacağı şüphe götürmez. Girdiğimiz her ortamda kablosuz modemlerin yaygın şekilde bulunduğu gerçeği, modemlerden gönderilen işaretler ile ne gibi bilgilerin toplanabildiği konusunda aklımızı zorlayacaktır. Biz güvenlik duvarı ile bilgisayarımızdaki verileri güvende tuttuğumuzu sanaduralım, aklımızdaki bilgilerin ele geçirilmediğinin garantisi olmayan bir çağda yaşıyoruz.

Bu makale, “Herkese Bilim Teknoloji” dergisinin 18 Kasım 2016 tarihli sayısında yayınlanmıştır.

Bilgi Güvenliği ve Tehditler

Bilgi Güvenliği ve Türkiye

Bilgi Teknolojisindeki baş döndürücü gelişimin Bilgi Güvenliği konusunda bizlerin hayatını zorlaştırıcı bir çok tedbire yönelttiğini daha önceki yazımda paylaşmıştım. Bireysel, sektörel, ticari, ulusal ve aslında global anlamda bilgi güvenliği gerekleri her geçen gün kendini yeniliyor.

Tüm dünyada bilgi güvenliği için her dakika yeni bir şeyler yapılıyorken ülkemizde durum nasıl?

Aslında bu sorunun cevabı sadece ülkemiz için değil, tüm ülkeler ve hatta AB, NATO gibi topluluklar için epeyce karışık. Öncelikle şunu belirtmekte yarar var, bilgi güvenliğinin amiral gemisi olarak SİBER GÜVENLİĞİ görebiliriz. Özellikle haberleşme güvenliğinde alınması gereken tedbirler zincirin ilk halkasını oluşturuyor. Türkiye’de bu konudan sorumlu bakanlık Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı. 2008 yılında yapılan değişiklik ile yeni ismini de alan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) sürecin baş aktörü. Bölgesel, ulusal ve uluslararası düzeyde bilgi teknolojileri konusunda çalışmaları yürütüyor. 15 Temmuz sürecine kadar internet dahil bütün haberleşme kanallarından yapılan iletişimlerin takibi Kurumun bir alt birimi olan Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) tarafından yürütülüyordu, sonrasında lağvedilen birimin yetkileri BTK bünyesinde toplandı.

Peki BTK ile merkezi bir Bilgi Güvenliği yapısı oluşturuldu mu?

Net olarak Hayır. Aslında kapsamlı ve otoriteyi elinde bulunduran bir Ulusal Bilgi Güvenliği Teşkilatı kurma fikri ve çalışmaları farklı farklı dönemlerde alevlenmiş olarak yıllardır var. Bir dönem benim de TÜBİTAK-UEKAE adına içinde görev aldığım ve Başbakanlık, MSB ve diğer ilgili bakanlıklar, MİT Müsteşarlığı, Genelkurmay Başkanlığı ve Kuvvet Komutanlıklarının MEBS temsilcilerinden oluşan ve MGK Genel Sekreterliğinin ev sahipliğinde çalışan ekip, bu teşkilatın kurulması ve ilgili kanunların çıkarılması için epey uzun mesai yapmıştı. Mevcut durumda her yıl geliştirilmekte olan bu kanun tasarısının kısmen hayata geçmiş hali, Ulusal Siber Güvenlik Çalışmalarının Yürütülmesi, Yönetilmesi ve Koordinasyonuhakkındaki Bakanlar Kurulu kararıdır. Yine somut bir yapılanma olan, ülkemizin maruz kalabileceği siber tehditleri tespit etme, buna karşı koymak için çalışmalar yürütme ve ilgili yerleri bilgilendirme görevini üstlenmiş ve BTK bünyesinde yer alan Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezi’ni (USOM) örnek olarak verebiliriz.

Ulusal Bilgi Güvenliği konusunda merkezi bir yapılanma çalışmalarına rağmen, Bakanlıkların, Genelkurmay ve Kuvvet Komutanlıklarının, Emniyet Genel Müdürlüğünün, TÜBİTAK’ın ve diğer bazı Kamu Kurumlarının ve hatta bankaların farklı köşelerinden destek verdiği bir denge söz konusu ülkemiz için.

Çağın en önemli enstrümanı olan interneti kamusal işlerde daha güvenli kullanmak için gelişmiş tüm ülkelerde olduğu gibi elektronik imza, elektronik sertifika kullanımı da ülkemizde hızla yaygınlaşıyor.

Alınan önlemler, planlanan tedbirler, kanunlar, kanun tasarıları, teşkilatlar, kurullar geçen her gün durmak bilmeyen bir yenilenme sürecinde olacak, bu çok açık. Ancak çok yakın geçmişte 50 milyona yakın vatandaşımızın kişisel bilgilerinin çalınıp internette yayınlandığı gerçeği, bu dinamik süreçte çok daha ciddi adımlar atmamız gerektiğinin en somut göstergesi…

Bu makale, “Herkese Bilim Teknoloji” dergisinin 7.Ekim.2016 tarihli sayısında yayınlanmıştır. 

Türkiye bilgi güvenliği

 

Bilgi Güvenliği ile Yaşamak

Bilgi teknolojisi çağında yaşıyor olmamız, bilgiye ulaşmak için sınırsız kolaylıklar sağlıyor. Daha dün ulaşmak istediğimiz bilgi için önce doğru kütüphaneyi bulmak, sonrasında binlerce kitap içinde doğru kaynağı ayırmak zorundayken, bugün bilgi, yaygın bir benzetme ile, bir tuş kadar uzağımızda.

Bilgiye ulaşmanın bu denli kolay olduğu bir ortamda çok doğaldır ki gizli kalması gereken bilgiyi korumak bir o kadar zor.

Bilgi güvenliği (information security), genel anlamda korunmak istenen bilgiye ulaşılmasına, zarar verilmesine, bu bilginin yetkisiz kişilerce kullanımına, değiştirilmesine ve de kaydedilmesine karşı yapılan çalışmaların bütünüdür.

Her ne kadar bugün bilgi güvenliği kavramı neredeyse siber güvenlik ile eşanlamlı kullanılıyor olsa da bilginin korunması için yapılan çalışmalar çok eskiye dayanıyor. M.Ö. 1.yy.’da yaşamış olan Roma İmparatorluğunun büyük lideri Julius Caesar’ın ilettiği özel mesajları, bugün Caesar Şifrelemesi adını verdiğimiz teknikle güvende tutmaya çalıştığını biliyoruz. Günümüze daha yakın geçmişin akılda kalan örneği ise İkinci Dünya Savaşı sırasındaki istihbarat mücadelesi ve istihbarata karşı koyma yöntemleridir. Almanya’nın efsanevi kripto cihazı Enigma, belki bugün kriptoloji denildiği zaman bu bilimle ilgilenmeyen insanların bile aklında yer etmiştir.

Bilgi güvenliği sadece devletlerin gizli bilgilerini ve muhabere emniyetini sağlamak için mi önemli?

Şüphesiz hayır.

Bilgi güvenliği konusu ticari gizlilik hatta kişisel gizliliğin vazgeçilmezi durumunda. Ticari şirketlerin rakiplerinden önce atacakları adımlar, izledikleri politikalar ve stratejiler, yaptıkları Ar-Ge çalışmaları, finansal aksiyonlar ve daha birçok konu, bilgi güvenliğinin sağlanması üzerine dayanan çok hassas bir dengeye sahip. Bizler ise cep telefonumuza dahi pin kodu tuşlayarak giriyoruz, kişisel gizlilik her şeyin önünde yer alıyor.

Bu konudaki en ilginç istatistik siber güvenlikle ilgili adli vakalar incelendiğinde ortaya çıkıyor. Bilgi güvenliğinin yeni trend ihlalleri, dijital oyun hesaplarının çalınması… Evet, her gün bir internet dolandırıcılığı haberi, banka hesabı boşaltma vakası duyuyor olsak da dijital oyun hesabı hırsızlığı şaşırtıcı şekilde benzer boyutta bir illegal gelir kapısı olmuş durumda.

Haberleşme güvenliği, bilgisayar güvenliği, kripto güvenliği, RF güvenlik, optik güvenlik derken bilgi güvenliği konusunun hayatımızın çok daha basit aşamalarında karşımıza çıkması, teknoloji ile gelişen bir hırsız-polis mücadelesi izletiyor bizlere… Ve bu mücadelenin bir parçası olarak bugün sanal dünyada attığımız her adımda kullanmak ve aklımızda tutmak zorunda olduğumuz onlarca şifre ile yaşıyoruz. Bu durumdan ne kadar memnunuz, tartışılır…

Bu makale, Herkese Bilim Teknoloji dergisinin 16.Eylül.2016 tarihli sayısında yayınlanmıştır. 

 

bilgi_guvenligi_ile_yasamak