TEKNİK YAZILAR

Ar-Ge Yönetimi

Bir şirketin Ar-Ge çalışmalarının başarısı çok büyük ölçüde Ar-Ge yönetimine bağlıdır. Daha önceki yazımda Üst Yönetimin, şirketin bir parçası olarak Ar-Ge departmanının gizli yöneticisi olduğunu işaret etmiştim. Ar-Ge yönetiminde, şirketin izleyeceği genel politika ile Ar-Ge’nin şirket organizasyonunda bulunduğu konumun büyük etkileri var. Ama asıl etki Ar-Ge’nin kendi organizasyonu ile ortaya çıkıyor.

Ar-Ge’nin Yapısı

Ar-Ge departmanının yapılanmasında sayısız alternatif gözönüne alınabilir. Araştırmacı mühendis ekibin yönetimi, tekniker ve teknisyen ekiplerinin yönetimi, branş gruplarının yönetimi, bölünmüş yönetim, tek başlı yönetim, serbest çalışma yöntemi ile yönetim vb. yönetim biçimleri kullanılabilir. Burada şirkete en yatkın ve doğal olarak en çok verimin alınacağı yöntemin seçilmesi beklenir. Yani yönetim biçminde doğru tek değildir, her şirketin doğrusu farklı olabilir. Bir üniversite veya araştırma kurumundaki Ar-Ge yönetiminin gıda sektoründe faaliyet gösteren bir üretici şirkette de başarılı sonuç vereceğini iddia etmek çok mümkün değil. Ancak tartışmasız bir nokta var ki, o da Ar-Ge yöneticisinin vasıflarının Ar-Ge faaliyetlerinin kaderini belirliyor olduğu…

Ar-Ge Yöneticisi Kimdir??

Ar-Ge yöneticisi, 3 kişilik bir ekibin başı olabileceği gibi yönetimi altında birçok departmanı bulunduran bir direktör de olabilir. Ama her ikisinde de hedeflenen Araştırma ve Geliştirme yapılmasıdır. Bu amaca yönlendirebilecek yöneticinin en önemli vasfı Liderlik karakteridir. Ar-Ge yöneticisinin lider olması, yani ekibini beraberinde sürükleyebilmesi gereklidir. Liderlik karakteri, üzerinde birçok vasfı bulundurmayı gerektirir. Liderin süreçlerin başlatıcısı olması, ihtiyaç duyulan her noktada koçluk yapabilmesi, belklentilerini yansıtacak şekilde örnek olması ve farklı düşünceleri bir araya getirebilecek kadar arabulucu olması en belirgin karakter özellikleridir.

Şirket yöneticilerinin en yaygın kabullendikleri fikir, işi en iyi yapanın veya en eski olanın Ar-Ge yöneticisi olması…Zaman zaman olumlu sonuç verse de bu oldukça yanlış bir düşüncedir. Liderlik vasfı bulunmayan bir çalışanın sadece en eski veya teknik olarak işi en iyi bilen, veya en iyi yapan olarak Ar-Ge yöneticisi yapılması, Ar-Ge departmanını verimsizliğe ve kargaşaya götürecek kötü bir adımdır. Verimsizliğe götürür çünkü iyi bir araştırmacı kaybedilmiş ve yönetimsel işlerle meşgul edilerek köreltilmiş, hatta kullanılamamış olur. Kargaşa oluşur, çünkü yönetici teknik olarak doğru olduğunu düşündüğü konuda yanlış ısrarlarda bulunabilir, kendisine biçilen arabulucu, uyuşmazlıkları giderici rolün tersine Ar-Ge grubu içindeki uyuşmazlıkların kaynağı olur. “Teknik doğruyu en iyi ben biliyorum, yetki de bende” yaklaşımıyla ekip üyelerinden gelebilecek her türlü teknik veya sosyal fikre kapalı olur. Bu da eksik olan liderlik vasfının astları arasında daha yaygın olarak kabullenilmesine neden olur.

Oysa Ar-Ge yöneticisinden beklenen, lider olarak sadece ve sadece ekibini yönlendirebilmesi…İşi bilmesi işleyiş açısından bir artı getirebilir ancak kesinlikle bir şart değildir. İyi bir Ar-Ge yöneticisi, yani yönlendiricisi, tekstil tasarımı yapan ekibi de elektronik teknolojisi geliştiren ekibi de başarıyla yönetebilir. İyi bir Ar-Ge yöneticisi kendisinden çok daha tecrübeli, yaptığı işin uzmanı olan araştırmacıyı da yönetebilir. Sadece Ar-Ge için değil, genel olarak yöneticisi “lider” olan bölümler daha yüksek performans gösterir. Liderliğine inanılmayan bir yöneticinin astları, buldukları her fırsatta kendi bildikleri yoldan gideceklerdir…

Ekip ruhunun kurulması ve sürekli sağlamlaştırılması, Ar-Ge yöneticisinin gücünü arttırır. Bu bakımdan mühendis, tekniker, uzman vb. unvanların işleyişte sadece zincirin halkalarını işaret ettiği, zincirin güçlü olması için takım olarak güçlü olunması gerektiği, takımların mümkün mertebe farklı unvanlara sahip halkaların birbirine sıkıca bağlanması ile kurulması gerektiği düşüncesi Ar-Ge yöneticisinin ekibine aşıladığı en önemli fikir olmalı. Bu sadece çalışan motivasyonunu yükseltmekle kalmaz, çalışanın işe bakış açısını değiştirir, sahiplenme duygusunu arttırır.

Kullanacağı yönetim tarzı şirket politikasına, Ar-Ge ekibine ve çalışılan sektöre göre farklılık gösterebilse de temelinde Ar-Ge işi, kuralları belirli bir projeyi yönetme işidir. Ar-Ge yöneticisinin kaynak, zaman, bütçe ve benzeri parametreleri mutlaka bir sistematik dahilinde takip etmesi, sektörden bağımsız bir başarı anahtarıdır. Planlama, ileriyi hedefleme ama başarılı tahminlerde bulunma, ticari açıdan da başarıya götürecek yolların başında gelir.

Ar-Ge yönetimini keskin kriterlerle sınırlamamakla birlikte lider bir yönetici, takım ruhu taşıyan bir ekip ve disiplin içinde serbestliğe sahip organizasyonun temel ve genel kriterler olduğunu söyleyebiliriz…

Elektrostatik Boşalma-ESD Nedir?

Elektrostatik Boşalma (ESD, ElectroStatic Discharge), farklı elektriksel yüke sahip iki nesnenin birbirine yaklaşması veya temasıyla oluşan çok hızlı elektrik akışıdır. Nesnenin yüklü olmasının yanında yükleri ayrışmış, kutuplaşmış cismler de ESD’nin kaynağı olabilir. ESD’nin nedeni, statik elektrik yüküdür. Belirli bir kutbiyete sahip nesnede elektrik potansiyel olarak beklemektedir, durağandır. Farklı potansiyelde bir nesne ile temas durumunda, statik haldeki yükler bir nesneden diğerine akmaya başlar ve buna “boşalma” (deşarj) denir. Eğer potansiyel farkı çok yüksekse, boşalma işleminin başlaması için temas gerekmez. İçinde bulunulan ortama göre (genel olarak havayı değerlendirebiliriz), yeterli mesafeye yaklaşmaları durumunda (hava için 30 kV’ta 1 cm mesafe) nesneler arasındaki ortam yalıtkanlığını kaybeder ve iletime geçer. Buna “elektriksel delinme” (breakdown) denir. Aslında gerçekleşen şey, nesneler arasında oluşan elektrik alanın mesafeyle ters orantılı olarak artması ve delinmeye neden olmasıdır.

Saça sürtünen tarak, kazağa sürtünen balon…!

Peki ESD’nin kaynağı olan statik elektrik nasıl oluşur? En yaygın şekli ilköğretim zamanlarından bildiğimiz sürtünme ile…kazağa sürtünen balonun, saça sürtünen tarağın elektrik yüklendiğini deneylerle hepimiz görmüşüzdür. Üzerimizden çıkarmakta olduğumuz kazağın da çıtırtılar çıkardığını yaşamışızdır. “Triboelektrik” de denilen, farklı kimyasal yapıdaki malzemelerin bir nevi temasla yüklenmesi. İki nesnenin birbirine temas ettirilip ayrıldıktan sonra birinin negatif diğerinin pozitif yüklenmesi olarak açıklayabiliriz. Yüksek elektrik alan altında yüklerin ayrışması da ESD için kaynak zemin oluşturur.

Aslında gündelik hayatımızda ESD ile hepimiz tanışıyoruz. Halı kaplı bir zeminde yürüdükten sonra elimizi kapı koluna attığımızda duyduğumuz “çıt” sesi ve sonrasında irkilme tepkimiz. Aynı şeyi bazen arabadan çıktıktan sonra arabanın iletken gövdesine dokunduğumuzda da yaşarız, veya koşu bandında koşarken metal olan yan kolları tuttuğumuz zaman.. Olayın gerçekleşme şekli yukarıda özetlediğim bilgiden anlaşılabilir. Ayakkabımızın halıya sürtünmesiyle veya kıyafetlerimizin arabanın koltuğuna temasıyla statik elektrik yüklenmiş oluruz, ve durağan halde vücudumuzda bulunan bu yükler bir iletken ortam bulduklarında (arabanın kaportası, kapının kolu, koşu bandının tutacakları), hızla o nesneye akarlar. Duyacağımız sesin veya karanlık bir ortamdaysak göreceğimiz ışığın şiddeti yüklenme miktarımıza bağlıdır.

Eyvah…Çarpıldım..!

Bu özetlediklerimden sonra “çıt” sesi ve irkilme tepkimiz sonrası ilk kurduğumuz cümlenin, “Çarpıldım..!”, yanlış olduğunu anlamış oluyoruz. Aslında yaşadığımız sadece vücudumuzdaki elektrik yüklerinin boşalması.

ESD konusunda bize tanıdık diğer olgu yıldırım ve şimşek…Statik olarak yüklenmiş olan bulutların kendi aralarında veya yeryüzü (toprak) ile meydana getirdikleri yük alışverişi, yani boşalma. Sadece biriken yük miktarıyla doğru orantılı olarak vücudumuzda yaşadığımızın çok daha şiddetlisi.  İnsan vücudunda statik halde bulunan elektrik yükü potansiyeli 20 – 30 bin volt mertebelerindedir.  Yıldırımda bu rakamların yüzlerce milyon volt olduğunu bilmekte fayda var.

Gündelik hayatta yaşadığımız ESD insan sağlığı için bir tehdit oluşturmasa da özellikle duyarlı elektronik cihazlar için önlem alınması gereken bir arıza kaynağıdır. Milivoltlar mertebesinde gerilmlerle çalışan elektronik devrelerin kilovoltlar mertebesindeki gerilimler karşısında bağışıklığını koruma için çeşitli önlemler almak gerekir. ESD sonucu karşılaşılan bozucu etki, bir cihaz ekrandaki basit bir bozulma gibi, bir patlayıcı savaş düzeneğini hatalı ateşleme nedeni de olabilir. Alev alması veya patlaması için bir küçük kıvılcımın yeterli olduğu yanıcı-patlayıcı maddelerin bulunduğu ortamda parmağımızın ucundan kapı koluna oluşan ESD’nin önemi daha net anlaşılabilir…

Yöneticilik ya da Liderlik??

Yönetici misiniz, Lider mi??

Yöneticilik ile Liderlik kavramlarının birbirlerinden farklı ama birbirlerini tamamlayan kavramlar olduğunu biliyoruz. Yöneticilik çoğu zaman verilmiş bir unvandan ibaret..Yani belirli bir birimi, şirketi hatta ülkeyi yönetmek için gücü elinde bulunduran otorite tarafından verilmiş bir görev…Liderlik ise ne yazık ki verilebilecek bir unvan değil, bir karakter. Çoğu zaman yöneticiler liderlik vasıflarına bakılarak seçilmezler, ama liderlik vasfı olan bir yönetici, yönettiği topluluğu aynı zamanda yönlendirir de. Bu konuda iki bakış var; yıllardır süregelen liderlik tanımında insanların takip ettiği kişi olarak gösterilen liderlik, yakın geçmişten bu yana kişileri doğru organize eden ve ortak hedef doğrultusunda organize ettiği kişilerle birlikte koşan olarak değerlendiriliyor…

Lider bir yöneticinin tartışmasız “örnek” yani “rol model” olması gerekli…

Söyledikleri dinlenen, yaptıkları yapılmaya çalışılan bir rol model. İş disiplini olmayan bir yöneticinin çalışanlarından disiplin beklemesi sadece iyi niyetle açıklanabilir 🙂 Katılımcı olduğu toplantılara sürekli geç gelen bir yönetici, kendi biriminde düzenlediği toplantıda artık otorite değildir. Benzer şekilde, yöneticinin mesai saatleri çalışanlarına göre daha esnek olabilir ancak bunu kullanmayıp mesai saati konusunda duyarlı ve disiplinli davranan, şirketin genel kurallarına uyacak şekilde mesaiye gelen bir yöneticinin ekibinde mesaiye geç kalan çalışan pek azdır.

Yöneticinin lider olabilmesi için dikkat etmesi gereken bir diğer konu, çalışanlarına eşit mesafede bulunmadır. Lider yönetici, bir elipsin değil de bir dairenin merkezinde ise, olası çatışmaları yönetirken kurduğu zincirde zayıf halka bırakmamış olur. Çalışanlarında objektif bakış ve eşit mesafe imajına sahip bir yönetici, liderlik için en zor elde edilen ama olmazsa olmazlardan güven verme karakteri kazanmış olur.

Belki de en önemlisi, ekibinde rol model olarak görülen bir lider yönetici, bu karakteriyle yeni liderler yaratmaktadır…

 

 

Kalite Testleri

Özellikle seri üretilen ürünleri kıyaslarken öncelikle kaliteli olanı tercih ederiz. Ancak kalite somut bir kavram olmadığına göre tercihimizi neye dayanarak yapacağız? Tabii ki çeşitli kontrollerden geçirilmiş ve sonucunda raporlanmış olan ürünü seçeceğiz. İşte bu cevap, kalitenin bir takım testlerden olumlu sonuç alınmış, kontrolleri olumlu sonuçlanmış ürünleri işaret ettiğini gösteriyor.

Tam da bu noktada Kalite Testleri devreye giriyor..Aslında kalite testleri adıyla bir sınırlama yapmak çok doğru değil. Çünkü ürüne uygulanabilecek sayısız test yaratmak mümkün. Testlerin sektöre göre farklılık gösterdiğini söyleyebiliriz. Ancak ortak bir başlık, ürünün görevlerini kabul edilebilir olarak yerine getirebildiğinin doğrulandığı testlerdir. Bu testlere genel olarak İşlev Testleri denir.

İşlev Testleri

Bir voltmetrenin ölçme uçlarına bağlanan gerilimi doğru ölçmesi, bilgisayar ekranının verilen görüntüyü doğru göstermesi, ürün ambalajının ürünü koruyucu ve bir arada tutucu özellikte olması, arabanın merkezi kilit sisteminin her basışta sorunsuz açma kapama yapabilmesi vs… Bunlar zaten beklenen özelliklerin karşılanmasıdır. İşlev testleri genel olarak kullanma kılavuzunda belirtilen işlevlerin kontrolüdür. Dolayısıyla kuralları genelde üretici firma koyar.

Estetik Test

Karşılanması beklenen diğer bir doğrulama, satınalınan ürünün eksiksiz, sağlam ve hatasız olarak teslim alınması olduğuna göre, ürünlerin arz edilmeden önce kalitesini bu tarz kontrollerle tamamlamak gerekir. Daha çok Fiziksel Kontrol veya Estetik Test olarak gerçekleştirilen bu kalite testlerinde ürünün görünüşünde herhangi bir anormalliğin olmadığı (çizik, çatlak, yanlış veya kötü baskı vb.), ürünün tüm parçalarıyla ambalajlandığı (kullanım kılavuzu, kurulum CD’si, askı aparatı vb.) ve de ambalajlamanın doğru yapıldığı teyid edilmelidir. Açtığı ambalajdan farklı bir ürün çıkan, veya etiketi yırtık bir ürünle karşılaşan, veya ekranında çizikler bulunan ürün teslim alan kullanıcı aldığı ürünün ve üreticinin kalitesinden şüphe duyar.

Kalite ???

Tip Testleri

Gerçekleştirilen bir üçüncü kalite test tipi vardır ki bu daha teknik ve zorlayıcıdır. Tip Testleri genel olarak standartlarda verilmiş olan koşullar altında ürünün işlevini hatasız yerine getirebilmesi, bozulmaması veya olumsuz sonuçlar doğurmamasının kontrolüdür. Ürüne, sektöre ve standartlara göre çok çeşitlilik gösterebilir. Yukarıda verdiğimiz işlev testi örnekleri üzerinden gidecek olursak voltmetrenin yüksek manyetik alan altında uçlarındaki gerilimi doğru ölçmesi, bilgisayar ekranının yakınlara düşen bir yıldırımın ikincil etkisi olarak besleme şebekesine gerilim darbesi geldiğinde verilen görüntüyü doğru göstermesi, ürün ambalajının nakliyekoşullarını gösteren bir titreşim ortamında ürünleri dağılmadan bir arada tutabilmesi, arabanın merkezi kilidinin çok soğuk hava koşullarında her basışta açma kapama yapabilmesi gibi sıralayabiliriz. Buradan görebileceğimiz üzere Tip Testleri, farklı fiziksel, iklimsel, elektriksel, mekanik vb. şartların altında performansının doğrulanmasıdır. Testler nadiren gerçek koşullarda yapılabildiği gibi genel olarak laboratuvar ortamında, standardın öngördüğü şartların benzeşimi (simülasyonu) kullanılarak gerçekleştirilir.

Satınalmış olduğumuz bir ürünün sahip olduğu sertifikalar ve uygulanan testlerin sonunda alınan raporlar kalite belgeleridir…

Ar-Ge Organizasyonu

Ar-Ge’nin özellikle Araştırma kısmının çok kolay olmadığı açık. Bu nedenle araştırması yapılmış bilgilerle Geliştirme yapmak çoğu şirketin öncelikli tercihi. Eğer öncü, lider bir konum hedefleniyorsa, Ar-Ge’ye yapılacak yatırım maliyeti biraz daha yüksek olur. “İlk olmak” amacıyla yapılan Ar-Ge’nin riski oldukça yüksektir. Uzun zaman ve para harcanarak yapılan bir araştırma, somut hiçbir getirisi olmadan sonuçlanabilir. Bu durum bazen geliştirme aşamasında da karşımıza çıkar. Ancak Ar-Ge’ye yapılacak yatırım her zaman risk barındırsa da başarılı sonuçlarda kazancı çok yüksektir. Aslında Ar-Ge’nin geleceğe yatırım olduğunu söyleyebiliriz.

Yarın kazanmak için bugün harcamak..!”

Şirketlerde izlenecek olan Ar-Ge politikası, şirketin stratejisi doğrultusunda olmalıdır. Politikanın strateji doğrultusunda gerçekleştirilebilmesi ise Ar-Ge Yönetiminin başarısına endekslidir.

Şirketlerde Ar-Ge’nin yapısı nasıl olmalı? Aslında şirketin bir parçası olarak Ar-Ge’yi de üstü kapalı şekilde Üst Yönetim yönetir. Üst Yönetimin Ar-Ge’ye bakışı, katkısı, beklentisi Ar-Ge yapılanmasının ve yönetiminin temelini oluşturur. Öncelikle ilerici, dinamizme inanan, gelişmeye açık, hepsinden öte “yarın kazanmak için bugün harcayabilecek” bir Üst Yönetim olmazsa olmazlardan.. Organizasyonun nasıl kurgulandığı çok önemli; inşaat taahütü yapan bir şirketteki kadar dikey yönetim yapılanması çoğu zaman işlerin Ar-Ge anlamında istenen hızda gitmesine engel olur ve prosedürler, onay mekanizmaları, verimli sonuç almaya engel olur. Ancak tam yatay bir yönetim organizasyonu da bazı açılardan sistemin işleyişini bozar. Üst Yönetimin her saniye araştırmacı veya geliştirmeci kadroyla iletişim halinde olması, bazen bu iletişimin amacını aşıp sürece direkt müdahaleye dönüşebilir. Üst Yünetim hangi araştırmacının ne ile uğraşıyor olduğunu, elindeki işin ne durumda olduğunu hiçbir yönetim tarzında bilmek zorunda değildir. Bunu bilmenin ötesinde Üst Yönetim iş bölümünü veya iş planını etkiliyorsa artık Ar-Ge personelinden beklenecek pek bir şey kalmamıştır. Çünkü yaptığı iş direkt Üst Yönetimce sorgulanan personel, işi doğru yapma hedefinden uzaklaşıp işi hemen yapma, işin ticari boyutunu değerlendirme, ticari karlılık için teknik gereksinimlerden vazgeçme gibi yollara yönelir.

Ar-Ge ile Ür-Ge’nin farklarından ve de günümüzde çoğu ticari şirketin Ar-Ge adı altında Ür-Ge yaptığından “Ar-Ge ve Şirketler başlıklı yazımda bahsetmiştik. Bu nedenle şirketleri daha çok ilgilendiren Ürün Geliştirme kavramını kullanmam daha doğru olacak.

Organizasyonda Ür-Ge’nin şirket içinde nerede konumlandırıldığı çok önemli. Mümkün mertebe bağımsız bir yerde bulunması işleyişi rahatlatacağı gibi Yönetime erişmesi çok zor olmayan bir akışın içinde olması süreçlerin hızlanmasına yardımcı olacaktır. Burada organizasyondaki diğer gruplarla bağlantı ve konum, şirketin stratejisi ve politikasına göre şekillenmelidir. Satış veya Pazarlama ağırlıklı bir yönetimin altında veya direkt etki alanında bulunan bir Ür-Ge departmanı, müşteri istekleri doğrultusunda gereksiz işlevlerin araştırılması ve geliştirilmesi, kar marjını yükseltmek için detaylı teknik çalışmalardan veya kalite gereklerinden uzaklaşılması gibi olumsuz sonuçlarla karşılaşabilir. Organizasyondaki tam tersi bir baskınlık ise Satış bölümlerine müşterinin taleplerini değil de Ür-Ge departmanının geliştirdiğini satma, daha doğrusu satmaya zorlama sorununu oluşturur. Şirket politikası öncü, lider, ama kaliteden ödün vermeyen ve öncelikli şart olarak koşan bir misyona sahipse, organizasyonda Ür-Ge’nin Kalite departmanı üzerinde hiçbir baskın etkisinin bulunmaması, hatta tersi bir baskın hiyerarşi ile Kalite gereklerinin yönlendirdiği veya şekillendirdiği bir Ür-Ge yapılanması oluşur.

Ar-Ge veya Ür-Ge organizasyonu şirketin şemasında nerede olursa olsun, işleyişteki konumunu belirleyen asıl etken doğru yönetimdir. Doğru Ar-Ge yönetimi ve politika doğrultusunda yürütülen şirket yönetimi…