About

Posts by :

Kalite Testleri

Özellikle seri üretilen ürünleri kıyaslarken öncelikle kaliteli olanı tercih ederiz. Ancak kalite somut bir kavram olmadığına göre tercihimizi neye dayanarak yapacağız? Tabii ki çeşitli kontrollerden geçirilmiş ve sonucunda raporlanmış olan ürünü seçeceğiz. İşte bu cevap, kalitenin bir takım testlerden olumlu sonuç alınmış, kontrolleri olumlu sonuçlanmış ürünleri işaret ettiğini gösteriyor.

Tam da bu noktada Kalite Testleri devreye giriyor..Aslında kalite testleri adıyla bir sınırlama yapmak çok doğru değil. Çünkü ürüne uygulanabilecek sayısız test yaratmak mümkün. Testlerin sektöre göre farklılık gösterdiğini söyleyebiliriz. Ancak ortak bir başlık, ürünün görevlerini kabul edilebilir olarak yerine getirebildiğinin doğrulandığı testlerdir. Bu testlere genel olarak İşlev Testleri denir.

İşlev Testleri

Bir voltmetrenin ölçme uçlarına bağlanan gerilimi doğru ölçmesi, bilgisayar ekranının verilen görüntüyü doğru göstermesi, ürün ambalajının ürünü koruyucu ve bir arada tutucu özellikte olması, arabanın merkezi kilit sisteminin her basışta sorunsuz açma kapama yapabilmesi vs… Bunlar zaten beklenen özelliklerin karşılanmasıdır. İşlev testleri genel olarak kullanma kılavuzunda belirtilen işlevlerin kontrolüdür. Dolayısıyla kuralları genelde üretici firma koyar.

Estetik Test

Karşılanması beklenen diğer bir doğrulama, satınalınan ürünün eksiksiz, sağlam ve hatasız olarak teslim alınması olduğuna göre, ürünlerin arz edilmeden önce kalitesini bu tarz kontrollerle tamamlamak gerekir. Daha çok Fiziksel Kontrol veya Estetik Test olarak gerçekleştirilen bu kalite testlerinde ürünün görünüşünde herhangi bir anormalliğin olmadığı (çizik, çatlak, yanlış veya kötü baskı vb.), ürünün tüm parçalarıyla ambalajlandığı (kullanım kılavuzu, kurulum CD’si, askı aparatı vb.) ve de ambalajlamanın doğru yapıldığı teyid edilmelidir. Açtığı ambalajdan farklı bir ürün çıkan, veya etiketi yırtık bir ürünle karşılaşan, veya ekranında çizikler bulunan ürün teslim alan kullanıcı aldığı ürünün ve üreticinin kalitesinden şüphe duyar.

Kalite ???

Tip Testleri

Gerçekleştirilen bir üçüncü kalite test tipi vardır ki bu daha teknik ve zorlayıcıdır. Tip Testleri genel olarak standartlarda verilmiş olan koşullar altında ürünün işlevini hatasız yerine getirebilmesi, bozulmaması veya olumsuz sonuçlar doğurmamasının kontrolüdür. Ürüne, sektöre ve standartlara göre çok çeşitlilik gösterebilir. Yukarıda verdiğimiz işlev testi örnekleri üzerinden gidecek olursak voltmetrenin yüksek manyetik alan altında uçlarındaki gerilimi doğru ölçmesi, bilgisayar ekranının yakınlara düşen bir yıldırımın ikincil etkisi olarak besleme şebekesine gerilim darbesi geldiğinde verilen görüntüyü doğru göstermesi, ürün ambalajının nakliyekoşullarını gösteren bir titreşim ortamında ürünleri dağılmadan bir arada tutabilmesi, arabanın merkezi kilidinin çok soğuk hava koşullarında her basışta açma kapama yapabilmesi gibi sıralayabiliriz. Buradan görebileceğimiz üzere Tip Testleri, farklı fiziksel, iklimsel, elektriksel, mekanik vb. şartların altında performansının doğrulanmasıdır. Testler nadiren gerçek koşullarda yapılabildiği gibi genel olarak laboratuvar ortamında, standardın öngördüğü şartların benzeşimi (simülasyonu) kullanılarak gerçekleştirilir.

Satınalmış olduğumuz bir ürünün sahip olduğu sertifikalar ve uygulanan testlerin sonunda alınan raporlar kalite belgeleridir…

Ar-Ge Organizasyonu

Ar-Ge’nin özellikle Araştırma kısmının çok kolay olmadığı açık. Bu nedenle araştırması yapılmış bilgilerle Geliştirme yapmak çoğu şirketin öncelikli tercihi. Eğer öncü, lider bir konum hedefleniyorsa, Ar-Ge’ye yapılacak yatırım maliyeti biraz daha yüksek olur. “İlk olmak” amacıyla yapılan Ar-Ge’nin riski oldukça yüksektir. Uzun zaman ve para harcanarak yapılan bir araştırma, somut hiçbir getirisi olmadan sonuçlanabilir. Bu durum bazen geliştirme aşamasında da karşımıza çıkar. Ancak Ar-Ge’ye yapılacak yatırım her zaman risk barındırsa da başarılı sonuçlarda kazancı çok yüksektir. Aslında Ar-Ge’nin geleceğe yatırım olduğunu söyleyebiliriz.

Yarın kazanmak için bugün harcamak..!”

Şirketlerde izlenecek olan Ar-Ge politikası, şirketin stratejisi doğrultusunda olmalıdır. Politikanın strateji doğrultusunda gerçekleştirilebilmesi ise Ar-Ge Yönetiminin başarısına endekslidir.

Şirketlerde Ar-Ge’nin yapısı nasıl olmalı? Aslında şirketin bir parçası olarak Ar-Ge’yi de üstü kapalı şekilde Üst Yönetim yönetir. Üst Yönetimin Ar-Ge’ye bakışı, katkısı, beklentisi Ar-Ge yapılanmasının ve yönetiminin temelini oluşturur. Öncelikle ilerici, dinamizme inanan, gelişmeye açık, hepsinden öte “yarın kazanmak için bugün harcayabilecek” bir Üst Yönetim olmazsa olmazlardan.. Organizasyonun nasıl kurgulandığı çok önemli; inşaat taahütü yapan bir şirketteki kadar dikey yönetim yapılanması çoğu zaman işlerin Ar-Ge anlamında istenen hızda gitmesine engel olur ve prosedürler, onay mekanizmaları, verimli sonuç almaya engel olur. Ancak tam yatay bir yönetim organizasyonu da bazı açılardan sistemin işleyişini bozar. Üst Yönetimin her saniye araştırmacı veya geliştirmeci kadroyla iletişim halinde olması, bazen bu iletişimin amacını aşıp sürece direkt müdahaleye dönüşebilir. Üst Yünetim hangi araştırmacının ne ile uğraşıyor olduğunu, elindeki işin ne durumda olduğunu hiçbir yönetim tarzında bilmek zorunda değildir. Bunu bilmenin ötesinde Üst Yönetim iş bölümünü veya iş planını etkiliyorsa artık Ar-Ge personelinden beklenecek pek bir şey kalmamıştır. Çünkü yaptığı iş direkt Üst Yönetimce sorgulanan personel, işi doğru yapma hedefinden uzaklaşıp işi hemen yapma, işin ticari boyutunu değerlendirme, ticari karlılık için teknik gereksinimlerden vazgeçme gibi yollara yönelir.

Ar-Ge ile Ür-Ge’nin farklarından ve de günümüzde çoğu ticari şirketin Ar-Ge adı altında Ür-Ge yaptığından “Ar-Ge ve Şirketler başlıklı yazımda bahsetmiştik. Bu nedenle şirketleri daha çok ilgilendiren Ürün Geliştirme kavramını kullanmam daha doğru olacak.

Organizasyonda Ür-Ge’nin şirket içinde nerede konumlandırıldığı çok önemli. Mümkün mertebe bağımsız bir yerde bulunması işleyişi rahatlatacağı gibi Yönetime erişmesi çok zor olmayan bir akışın içinde olması süreçlerin hızlanmasına yardımcı olacaktır. Burada organizasyondaki diğer gruplarla bağlantı ve konum, şirketin stratejisi ve politikasına göre şekillenmelidir. Satış veya Pazarlama ağırlıklı bir yönetimin altında veya direkt etki alanında bulunan bir Ür-Ge departmanı, müşteri istekleri doğrultusunda gereksiz işlevlerin araştırılması ve geliştirilmesi, kar marjını yükseltmek için detaylı teknik çalışmalardan veya kalite gereklerinden uzaklaşılması gibi olumsuz sonuçlarla karşılaşabilir. Organizasyondaki tam tersi bir baskınlık ise Satış bölümlerine müşterinin taleplerini değil de Ür-Ge departmanının geliştirdiğini satma, daha doğrusu satmaya zorlama sorununu oluşturur. Şirket politikası öncü, lider, ama kaliteden ödün vermeyen ve öncelikli şart olarak koşan bir misyona sahipse, organizasyonda Ür-Ge’nin Kalite departmanı üzerinde hiçbir baskın etkisinin bulunmaması, hatta tersi bir baskın hiyerarşi ile Kalite gereklerinin yönlendirdiği veya şekillendirdiği bir Ür-Ge yapılanması oluşur.

Ar-Ge veya Ür-Ge organizasyonu şirketin şemasında nerede olursa olsun, işleyişteki konumunu belirleyen asıl etken doğru yönetimdir. Doğru Ar-Ge yönetimi ve politika doğrultusunda yürütülen şirket yönetimi…

Sabah Sporu

Sabah işe geldiğimizde uyanmış oluyor muyuz?

Gece hangi saatte yatarsak yatalım sabah kalkıp işe gitmek hepimize zor gelmiştir. Çoğu zaman işe gitmek için bindiğimiz toplu ulaşım araçlarında, servislerde, hatta kullanmakta olduğumuz aracımızda tam olarak uyanmamış olan o kadar çok kişi var ki…Ofiste kahve içtikten sonra uyanmak hep moda..

Öğrencilik yıllarımdan edindiğim güne erken başlama kültürümü, iş hayatıma başladığım günlerden bugünlere kadar devam ettirdim. İşin temelinde disiplin var, sonrasında ise alışkanlık oluşuyor, sürdürmek kolay yani…

Güne başlama saati, ofise girme, servise binme veya evden çıkma saati olmamalı..!

Haftaiçi her sabah evden çıkma saatinden en az 1 saat önce kalkıp, kişisel temizlikten sonra kararında spor yapmak, bütün günü kurtarıyor diyebilirim. Kararında ifadesi önemli, zira bütün gece dinlenme haline geçen vücudu bir anda zorlayıcı spora sürmek özellikle kalp sağlığı için riskli. Sabah erken saatte yapılacak ve geneli kasları esnetmeye dayanan, ama mutlaka bir bölümünde anlık patlama yaptıracak (kısa süreli tempolu koşu, zıplama, seri şınav-mekik veya barfiks gibi) egzersizleri de içeren hafif ve çok uzun süreli olmayan spor, bütün günü kazanmanın altın anahtarı. Spor sonrası günün koşturmasını karşılayacak bir kahvaltı veya en azından kahvaltıya başlangıç yapmak altın anahtarı altın tepside sunmaya karşılık geliyor. Şimdi bu yazdıklarım yani önce spor sonra kahvaltı kulağa oldukça ütopik geliyor biliyorum, ama alışınca inanın zor değil.. Aksine bağımlılık yapıyor..

Bindiğiniz serviste iş arkadaşlarınız uyurken veya uykulu gözlerle çevreye bakarken, siz güne çoktan başlamış, yolculuk süresince okuyabilecek bir kitap arıyor, sizin gibi güne başlamış bir arkadaşınızla sohbet ediyor ve de ofise bir an önce ulaşıp sadece keyif için içeceğiniz kahvenizi düşlüyor olacaksınız…Sabah sporunun sizi gün boyu zinde tutacağını, iş veriminizin yükseleceğini kendiniz gözlemleyeceksiniz. Ve de eğer çalıştığınız yerde yönetici iseniz, bu konuda çalışanlarınız için bir rol model olacaksınız…

Şirketlerin başarılarıyla isimlerinden söz ettiren CEO’ larına bakın.. Ya da başarılı iş insanlarına.. Profesyonel kariyerlerindeki disiplinlerini tüm yaşamlarında uyguladıklarını, sporun önemini her anlamda keşfetmiş olduklarını ve sporsuz güne başlamadıklarını göreceksiniz..

Ar-Ge ve Şirketler

Günümüzün piyasa şartlarında rekabetin geldiği durum, “erken çıkan çok yol alır” yapısında. Bu nedenle özellikle teknoloji sektöründe bir ürünü rakiplerden önce piyasaya çıkarmak çok önemli.. Seri üretim yapılan sektörlerin çok küçük bir kısmında, hemen hiçbir değişiklik yapamadan sabit ciro sağlamak mümkün..Ama bir çok iş dalı için yenilikçilik bir tutunma şartı. Özellikle teknolojik sektörler için yeni bir fikrin oluşmasından uygulamanın piyasaya sürülmesine kadar geçen süre kabaca en fazla 12-15 hafta arasında olmalıdır. Bu dinamik hızı kaçıranlar, eğer rekabetin olduğu bir piyasada boy gösteriyorlarsa, treni de kaçırabilirler.

Büyük düşünen, lider olan veya lider olmak isteyen şirketler bu nedenle Araştırma –Geliştirme’ye (Ar-Ge) önem verirler. Hatta yeniliğe, Ar-Ge’ye, mevcut ürünlerinin üretiminden daha çok önem verirler.

Ar-Ge, bir araya gelip birleşince tekil kullanım anlamlarından biraz uzaklaşıyor gibi görünen iki kavramı içerir :

Araştırma, bugün veya yarın için, belirli bir uygulamada kullanma için, ticari veya bilimsel amaçlar için yararlı bilgileri edinme, toplama, ortaya çıkarma ve kullanıma sunma olarak özetlenebilir.

Geliştirme ise daha somut bir kavram.. Ticari veya bilimsel maksatla, araştırmalarla ortaya çıkarılan bilgileri kullanarak mevcut durumu iyileştirme, bilgileri uygulamaya dönüştürme, hatta daha keskin bir ifadeyle üretime, kullanıma sunmadır.

Ar-Ge’ye çok önem veren bir şirketiz..!

Peki Ar-Ge ne amaçla çalışır? İnsanlık için çalışır, bilimsel Ar-Ge yapılır ve insanlığın yararına sonuçlar amaçlanır. İş sektöründe rekabette öne geçmek için, pazarlama gücünü, satışlarını arttırmak için, prestij için çalışır. Evet, bir çok şirket için “Ar-Ge yapıyoruz!” diyebilmek şirketin adını yüceltir.

Yukarıda tanımlarını verdiğim Araştırma-Geliştirme’nin kısaltması olan Ar-Ge, yaygın olarak anlamından çok uzakta kullanılmakta. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki araştırma kısmı çok iddialı bir ifade. İş sektöründe araştırma yapan şirket sayısı çok az.. Araştırmayı daha çok Kamu Kurumları, Araştırma Kuruluşları ve bolca da akademik kurumlar, yani akademisyenler yapar. Geliştirme, tanımında da vurguladığım gibi biraz daha uygulamaya yönelik kavramdır.

Ar-Ge mi, Ür-Ge mi???

Şirketlerde Ar-Ge olarak telaffuz edilen yapı yaygın olarak Ür-Ge, yani Ürün Geliştirmedir. Ürün Geliştirme daha ticari amaçlıdır. Yenilikçi yönü daha az olan belirli tekniklerin ard arda uygulanmasıdır. Mevcut ürünlerin üzerine iyileştirme yapma veya Ar-Ge ile ortaya çıkarılmış bilgileri kendi ürününde uygulamaktır. Ür-Ge maliyeti çoğu zaman Ar-Ge maliyetinden çok daha düşüktür çünkü hazır bir altyapı değerlendirilir.

Bütün bunlar gözönüne alındığında özellikle orta ölçekli faaliyet gösteren şirketlerin sıkça Ür-Ge, ama belirli periyotlarda Ar-Ge yapmasının elzem olduğu çıkarılabilir.